logo

Thursday 01st of June 2023

Giriş Formu




Beserek Ziyaret Agaci PDF Yazdır e-Posta
Anasayfa
Sivrialan.Net tarafından yazıldı.   
Perşembe, 23 Nisan 2015 18:22

Beserek Ziyaret Ağacı

Gön: Veysel KAYMAK

 
Ölümünün 42. Yılında Aşık Veysel'den Anılar PDF Yazdır e-Posta
Anasayfa
Sivrialan.Net tarafından yazıldı.   
Cumartesi, 28 Mart 2015 11:12

ÖLÜMÜNÜN 42. YILINDA

ÂŞIK VEYSEL’DEN ANILAR-ESPRİLER

Âşık Veysel ozanlığı yanında, kişi olarakta çok saygın biridir. Uygar, ağırbaşlı, efendi, hoşgörülü, esprilidir.

Âşık Veysel’i iyi tanıyan dostlarından Cahit Külebi, O’nu; saygın kişiliği ve yaptığı işi iyi bilen biri olarak, İsmet İnönü’ye benzetir. (Bu gün bazı gerici, kadir, kıymet bilmez, devlet yetkilileri, Ülkenin Kurtarıcıları; Mustafa Kemal Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye şaşı baksalar da!)

Âşık Veysel, Başta Ahmet Kutsi Tecer olmak üzere, İsmail Hakkı Tonguç, Sebahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mehmet Başaran ve Yaşar Kemal gibi, Cumhuriyetin aydınlanmacı kadrosu ile dostluk kurar. Hatta karşılıklı etkileşimden bile söz edilebilir. Bu dostlukları ölümlerine dek de sürer.

 

Bu kadro, O’nun, kırklı yıllarda Köy Enstitülerinde bağlama öğretmeni olarak görev almasını sağlar.

Âşık Veysel, sırasıyla; Hasanoğlan, Çifteler, Gölköy, Akpınar, Pamukpınar gibi Köy Enstitülerinde bulunur. Bu yıllara ait birçok anısı vardır. En güzel, en değme şiirlerini de bu yıllarda yazar.

Mart başlarında kaybettiğimiz,  büyük Usta Yaşar Kemal; (O’nu bir kez de buradan saygıyla, rahmetle analım)  ‘Veysel yeni bir Veysel olduysa bu yıllarda olmuştur’ demektedir.

Yine Yaşar Kemal, ‘Baldaki Tuz’ adlı eserinde, Veysel’in başkaldırması konusunda ilginç bir tespitte bulunur; ‘Veysel’in başkaldırması alttan alta bir gülmedir. Kendi kökenine aykırıda olsa, kendi kişiliğinin üstüne yürüyerekte olsa, bu kabul eden kişi, gülerek, eğlenerek, öfkelenerek başkaldırıyordu, tıpkı köy kökenli bazı ozan ve yazarlar gibi, Tagor gibi, Balzak gibi…’ demektedir.

Âşık Veysel’in kişiliği ile ilgili bu kısa girişten sonra anılara geçebiliriz…

Çocukluktan kalma bir anı;

 

VEYSELLERLE YOLCULUK

 

Pamukpınar İlköğretmen Okulu’nda okuduğum, ellili yıllarda, bir sonbahar günü köyden, okula dönüyordum. Köyün altında, Veysellere yetiştim. Onların altında birer eşek vardı, ben ise yaya idim. Kızılırmak yakınlarındaki Kızıl inişten iniyorduk, Küçük Veysel önde, Veysel Baba arkada, ben de O’nun yanında idim. Bir ara, Âşık Veysel, eşeğin boynundan hafifçe sıyrılarak yere düştü. Küçük Veysel’le,  Âşık’ı yeniden eşeğe bindirdik. Ben ise üzüleceğim yerde, çocuk aklımla bu duruma gülmüştüm. Gerçi, Nasrettin Hoca gibi; ‘Düşmesem de inecektim’ demedi ama ‘ Âşık Baba, buna bir şiir yaz’ dediğimde ise;

- Öyle her şeye şiir yazarsak, şiirin de kıymeti olmaz, dedi.

Bu yanıt, ‘Veysel az şiir yazdı’ diyenlere de bir açıklamadır aynı zamanda…

Âşık Veysel, irticalen şiir yazmaya da, atışma türü şiire de pek sıcak bakmazdı. Şiirin de emek verilerek yazılmasından yanaydı.

( Hatta daha sonraki yıllarda, bir sohbetimizde; ‘Tanrının bin bir isminden biri de emek olmalı’ diyerek, emeğe olan saygısını ifade etmişti.)

Kul Ahmet’in bir kitabında, Veysel’le karşılıklı atışma şiirleri yer almaktadır. Oysa bunun başka örnekleri yoktur. Âşık Veysel, yaşarken, atışma türü şiirlerinden hiç söz etmemiştir. Bu olsa olsa Rahmetli Kul Ahmet’in bir azizliğidir!

Kul Ahmet’ten söz edilmişken, ortak bir esprilerini anlatmak istiyorum;

‘KÖR DEĞİLİM’

Âşıklar bir tarihte konser için Amasya’ya gitmektedirler. Âşık Veysel’in yanında kul Ahmet oturmaktadır. Ferhat ve Şirin söylencesinde geçen, dağın önünden geçerlerken, Kul Ahmet, Âşık Veysel’e dönerek,  biraz da alaycı bir şekilde;

-Ferhat’ın, Şirin için yardığı kayaların önünden geçiyoruz, görüyor musun? Diye sorar.

Âşık Veysel;

-Kör değilim, Kul Ahmet, tabii görüyom, der.

 

SİVAS GÜZELİ

 

Bir yaz günü, Âşık Veysel’le, sonradan müze olan evlerinin önünde oturuyorduk. İki, üç kişi yanlarında güzel bir bayanla köye geldi. Oturma odasına geçilerek, sedirlere oturuldu. Âşık Veysel’in yanında

Sivas Güzeli vardı. Sohbet sırasında bir ara Âşık, Sivas Güzelinin kulağına eğilip, bir şey söyleyecekmiş gibi yapıp, güzeli yanağından öptü.

Gülüşmeler üzerine de;

-

Gözüm kör olsun ki bir şey yapmadım’ diyerek yeni gülüşmelere neden oldu.

MÜCEVHERDEKİ IŞIK, YA DA ATEŞ BÖCEĞİNİN MASALI

Âşık Veysel’in sık sık konukları gelirdi. Konuklarını bazen evinde, bazen de meşhur bahçesinde ağırlardı. Konuklarla yaşanan şakalaşmalar, espriler dilden dile dolaşırdı.

Âşık Veysel’i ara da bir de bizler davet ederdik. İşte böyle bir gündü,  Âşık’ı eve davet etmiştik. Benim de küçük bir ses kayıt cihazım vardı. Âşık Veysel’e haber vermeden, konuşmaları, türküleri kayıt ediyordum.

Âşık durumun farkına vardı. Bunun üzerine de; Mücevherdeki ışık masalını anlattı;

‘‘Zamanın birinde, bir padişahın, çok kıymetli bir mücevheri varmış, mücevherin içinde ise ışık ve kıl bulunuyormuş. Bu durumdan rahatsız olan padişah, duyurular yaparak, mücevheri kırmadan, kılı çıkaranı ödüllendireceğini söylemiş.

Bunu duyan bir böcek çıkagelmiş, ‘beni kırk gün, mücevherle aynı kutuya koyun, kırk günün sonunda kılı çıkarırım’ demiş. Dediklerini yapmışlar, kırk günün sonunda bakmışlar ki, böcek ışığı almış, kıl yerinde duruyor.

Padişah neden kılı çıkarmadığını sorunca da, böcek; ‘ ben alacağımı aldım’ demiş. ‘’

Âşık, masalı anlattıktan sonra;

-İşte Veysel Hoca bunu yapıyor, ışığı alıyor, dedi.

O gün, bu gündür, O’ndan almış olduğum ışığı, doğru yansıtmaya özen gösteriyorum.

 

SON BİR SÖZ, BİR EFSANE

 

Son yıllarda hemen her platformda; (Bazı TV programlarında, yazılı basında, çeşitli toplantılarda ve benzer yerlerde) anlatılan bir efsane var. Esma’nın çorabındaki para!

 

Güya, Âşık Veysel, Eşi Esma’nın kaçacağını anlayınca, gittikleri yerde perişan olmasınlar diye, çorabının içine para koymuş! Bunu ballandıra, ballandıra anlatıyorlar! Yok, aşka olan saygıymış, yok Esma’yı çok sevdiğinden yapmış vs. vs…

Oysa gerçek durum hiçte anlatıldığı gibi olmasa gerek. Bir kere Âşık Veysel, Eşi Esma’yı çok sever ve kıskanır. Kaçırıldığında, arkalarından, adamlarını gönderir. Aylar sonra köye geldiklerinde, haklarında şikâyetçi olur.

Bu anlatılanlar, onlardan yalnızca bir kaçı, bunlar gibi bunun gerçek olmadığı ile ilgili, daha birçok gerekçe vardır. Biz bunları, bazı dergilerde, internet ortamında yazdık, bulunduğumuz çeşitli platformlarda, dilimiz döndüğünce anlattık. Bu anlatılalar karşısında bazı tanıdık bayan arkadaşlar; ‘Yapmayın Hocam, günümüzde onlarca, yüzlerce kadın cinayetleri işleniyor, bu konu da öyle bilinsin, vb’ bir takım açıklamalarda bulundular. Bu açıklamalar karşısında ben de yazdığım bir yazı da,  böyle de olsa,

Âşık Veysel’in de bir efsanesi olsun, dedim.

Olayın aslı ise, ellili yıllarda çekilen, Âşık Veysel’in hayatını konu alan; ‘Karanlık Dünyam’ adlı sinema filminde olay, bu gün anlatıldığı şekilde yer almıştı.  Yani anlaşılan senaristin bir azizliği sonucu, bu gün bu konu gerçekmiş gibi anlatılır, yazılır olmuştur!

 

27 Mart, 2015

Veysel Kaymak

 
Alevilikte Kadınlar PDF Yazdır e-Posta
Anasayfa
Sivrialan.Net tarafından yazıldı.   
Pazartesi, 23 Mart 2015 11:11

Alevilikte Kadınların Yeri

PSAKD eski Disiplin Kurulu ve halen Ankara şube üyesi Şenay Keçeci arkadaşımızın 2010 yılında kaleme aldığı mektup T24 haber sitesinde tekrar yayınlandı.

‘Kadınlar olmadan, Alevilerin
özgürlük talebi eksik kalıyor’


Haber : http://t24.com.tr/yazarlar/nil-mutluer/alevilikte-kadinlar-var-peki-ya-alevilerde,11540

 
Aşık Veysel - Küçük Veysel(Veysel Erkılıç) - Yaşar Kemal (1970) PDF Yazdır e-Posta
Anasayfa
Sivrialan.Net tarafından yazıldı.   
Pazartesi, 02 Mart 2015 17:15

 
YALNIZ VE GÜZEL ÜLKEM PDF Yazdır e-Posta
Anasayfa
Sivrialan.Net tarafından yazıldı.   
Cumartesi, 27 Aralık 2014 13:04

‘YALNIZ VE GÜZEL ÜLKEM’
Bundan birkaç yıl önce, Nuri Bilge Ceylan’ın filmi, Fransa’da ödül aldığında, kürsüde yaptığı konuşmada, benzer bir cümle ile ödülünü ülkemize ithaf etmişti. ‘Yalnız ve güzel ülkeme’ diye. . .

Bu yalnızlık bu gün daha da belirgin hale geldi. AKP’nin yanlış ve gerici politikaları sonucu ülkemiz daha da yalnızlaştı. Bu güne değin uygulanan gerici politikalarla adım adım ülke bir çıkmaza sürüklenmekte, ufku ise karartılmaktadır!

AKP’nin desteklediği, Işid’ın ortaya çıkışı ile de şeriatın ayak sesleri duyulur hale gelmiştir.

Bilindiği üzere, geçen hafta iki ayrı şura toplantısı yapıldı. Eğitim ve Din şurası. Bunların gündemleri neredeyse aynı idi: Din! Bu nedenle ayrı ayrı toplanmasına da gerek yoktu, ‘Dini Eğitim Şurası’ olarak toplanması yeterli idi. Nedeni de sözde Eğitim Şurasında, daha çok dini konular gündeme geldi ve bu konularda kararlar alındı.

Biz Aleviler, din dersleri okullardan kaldırılsın diye çabalarken, Timur’un fil hikâyesinde olduğu gibi daha da artırıldı. İlkokulların birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarına da din dersi konuldu! Ana sınıflarına ise şimdilik ismi gizlenerek konulmuş oldu! Karma eğitime son verilmesi ise başka bir şuraya kaldı.

İmam Hatip okullarının sayıları ise, velilerin; ‘okulumuzu imam hatip okulu yapmayın’ çırpınışlarına karşın artırıldı. Böylece de ülke neredeyse büyük bir cami avlusu haline getirilmiş oldu!

Baş imamı ise belli! Neredeyse her gün vaaz üstüne vaazlar vermektedir!

Öte yandan dünya ülkeleri aydan sonra, Marsa, Kuyruklu yıldıza gitmeye uğraşmakta bu konularda önemli başarılara imza atmaktadırlar.
De gel de, ‘yalnız ve sevgili ülkem’ diyen, Nuri Bilge Ceylan’a hak verme. Bu cümleyi duyunca ve okuyunca da yüreğiniz sızlamasın.
Anlaşılan, Nuri Bilge Ceylanlar çoğalmadıkça yürek sızlamalarımız da, ufkumuzun kararması da devam edecektir. . .

09 Aralık, 2014
Veysel Kaymak

 
Aşık Veysel Müzikali Turnesi PDF Yazdır e-Posta
Anasayfa
Sivrialan.Net tarafından yazıldı.   
Perşembe, 21 Ağustos 2014 14:00

Yolunuz açık ve aydınlık olsun Bu karamsar günlerde kültür, sanat haberlerini çok özlüyorum...

DÜNYADA SANAT VE BARIŞ OLSUN ARTIK..

Nazender SÜZER

 
« BaşlangıçÖnceki12SonrakiSon »

Sayfa 1 / 2

Radyo Veysel

Radyo Veysel Dinlemek Icin Tıklayın...

Alevi Bektaşi Federasyonu